23 Şubat 2009 Pazartesi

Ofsaytı bozanlar niye blog açar?

İlk postu girmeden önce internette ne kadar blog bulunduğunu merak ettim. 2008'in yılsonu itibariyle dünya çapında 133 milyon blog bulunmaktaymış ve hergün ortalama 900 bin post girilmekteymiş. Peki halihazırda bunca blog varken, bunca yazı sanal alemin sonsuzluğuna durmadan dökülürken insan niye blog açar ki? Çok önemli anlatacaklarımız mı var? Bunları anlatmakla kalmayıp yazacak, bir de bu yazdıklarımızın birileri tarafından okunması gerektiğini düşünecek kadar kendini muteber sanan şaşkın insanlar mıyız? Böyle uzun bir soru cümlesine aynı uzunlukta cevap vermenin alemi yok, cevap net ; değiliz. Öyleyse neden açıyoruz bu blogu? İş olsun diye... Bu cevap sizi ne kadar tatmin eder bilemiyoruz ama çok da umrumuzda değil açıkcası. Birbirimizin yazdıklarını okuyarak eğlenmek, yolunu şaşırıp bizim bloga düşmüş balıkları üç beş kaliteli yazıyla yemlemek, otobüsle eve dönerken bloga bugün ne yazabilirim diye düşünerek istanbul trafiğinin yarattığı sıkıntıyı hafifletmek gibi anlamsız sebepler uydurabilirim eğer kendimi zorlarsam. Muhakkak ki her yazı, yazarı tarafından, başkaları okusun diye yazılır ama o yazı bir kişi tarafından dahi okunduysa amacına ulaşmış demektir. Öyleyse elde birkaç okuyucunun bulunduğunu da düşünürsek, kapitalizmin zihnimize kazıdığı şekilde “müşteri odaklı” bir blog olmadığımızı ilk posttan belirtmekte fayda var.

Blogun içeriği hakkında da birkaç kelam etmek gerekiyor sanırım. Bu blogun kapsamı yazarların dünyasıyla sınırlıdır. Yazarların hayatındaki en önemli pay spora ve tabii ki futbola ait olduğu için, kayıtların önemli kısmının da aynı düzlemde olması kaçınılmaz. Bunun yanısıra blogda, sinemadan, edebiyata, televizyon dizilerinden, playstationa farklı gezegenlerden hikayeler anlatmamız muhtemel. Eklediğimiz yazılarda ulaşmaya çalıştığımız tek kriter ise yayınlanan yazıların klişelere düşmeyen, okunabilir, kaliteli yazılar olması.

Ayrıca, blogmuzun kendi içinde tutarlı olmak gibi bir kaygısı da yoktur. Birden çok yazar olduğu düşünülürse bu zaten mümkün değildir. Blog içinde, kralın takımını destekleyenler, karşılarında katalan sempatizanlarını bulacaktır. De Niro mu Al Pacino mu gibi beylik bir soruya karşılık alternatif cevaplar bulmanız mümkündür, Tolstoy vs Dostoyevski, Kobe vs LeBron, Nadal vs Federer gibi soruların yanıtları da muhteliftir. Dolayısıyla burada yayınlanan yazıların objektif olması beklenmemelidir. Her daim olaylara objektif yaklaştığı iddiasında bulunan safdiller ve/veya sahtekarların aksine buradaki her yazı/yazar taraftır ve hatta taraftardır.

Blogumuzun, bir hevesle birkaç post girildikten sonra tembelliğin dayanılmaz hafifliğine kurban gitmemesi, sanal çöplüğü boylamaması umuduyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder