1 Nisan 2009 Çarşamba

Aşk olsun Elif Shafak


Sever(d)im Elif Şafak'ı. İlk "Pinhan"ını okudum, sonra "Mahrem"ini. Türkçeyi iyi kullanan, romanlarında, romanına has atmosferi yaratabilen, entellektüel derinlik vereceğim, çok önemli şeyler söyleyeceğim diye romanı piç etmeden, derdini alttan alta anlatabilen bir yazardı. Tüm bunların yanında kendisi iyi yazabilen ilk güzel yazar olarak farklı bir ünvana da sahipti gözümde. Gelgelelim düşüşü hızlı oldu bu güzel ablamızın nazarımda. Önce Türkçesini kaybetti ingilizce yazmaya başladı, sonra ilk romanlarında benim kendisini sevme sebebim olan romanlarındaki atmosfer naylonlaştı ve suni, zorlama bir hal aldı. Derdini büyük puntolarla anlatmaya başlayınca yukarıda saydığım kalelerinin hepsini kaybetmiş oldu.
Yine de merak ederim yazdıklarını. Malum, daha piyasaya düşmeden sevmiştim ben kendisini :) Doğan'a transfer olduktan sonra ikinci kitabını da çıkardı Elif Shafak. Bu kitap da daha öncekiler,(Araf, Baba ve Piç) gibi İngilizce yazılıp daha sonra Türkçeye çevrilmiş. Hayırlı olsun. Kitabı birkaç defa elime alıp karıştırma şansım oldu. Zaten internette de kitapla ilgili yazılara ve Elif Şafak'ın röportajlarına denk gelmiştim. Okumadığım kitaba Allah ne verdiyse bindirme gibi bir niyetim yok ama evet herkes gibi önyargılarım var ve bu önyargılar kitabı hemen alıp okuma heyecanımı söndürdü. Belki çok etkileyici, iz bırakacak bir romanı okuma fırsatını erteliyorum ama bu ertelemenin sebepleri muhtelif.
Kitabı çıktıktan sonra verdiği röportajlarının birinde şuna yakın birşey söylüyordu güzel ablamız; "Amerika'da en çok okunan şair Mevlana. İslam dünyasının Shakespeare'i diye biliniyor. Boston'da yaşayan Yahudi Amerikalı bir ev kadını olan Ella için Mevlana ne ifade ediyor? Ben bu romanımda buna bakmak istedim" Öncelikle Amerikalıların Mevlanaya bakışı, turistlerin semazen görme tutkusu, bana buram buram oryantalizm kokmuştur her daim. Türkiye'ye gelip mistik Mevlana'nın müridlerinin dansını izleyip, doğunun gizemini çözmüş olarak ülkesine dönen turistler hakkında kelamı var mıdır acaba Edward Said'in. Hadi ben peşin hükümlüyüm ve bu yargım arızalı. Bu insanlar gerçekten ilahi aşkı Mevlanada bulan derin vatandaşlar, peki bu hikayeyi ben niye Elif Şafak'tan dinleyeyim. Hadi bunu da becerdi Elif Şafak ve gerçekten böyle bir derdi olan yahudi amerikalı ev kadınının hikayesini hakkıyla anlatmayı becerdi. Bunu niye ingilizce yaparsın. Şimdi Elif Şafak Türk edebiyatına mı katkı yapmaktadır. Kendisi ilk romanlarıyla Türk edebiyat tarihindeki yerini halihazırda almıştır ama Araf'tan itibaren onu İngiliz edebiyatı çerçevesinde değerlendirmek gerekir kanımca. Benim için, Salman Rusdie'nin Hint edebiyatına katkısı neyse, Elif Shafak'ın da Türk edebiyatına katkısı odur. Eğer çeviri roman okuyacaksam da muhakkak ki Elif Şafak'tan daha iyi yazarlar bulurum. Bunun ötesinde kitabı çevirmenin, elif şafakla beraber çevirme işi var ki bu, okuduğumuz romanın kaşını gözünü iyice birbirine karıştıran garaib bir olay. David'in veya Ella'nın ağzına konmuş alaturka cümleler, kelime seçiminde tercih edilmiş eski kelimeler y ada karakterlerin tepkilerini "yerel" benzetmelerle anlatmak çevirmenin işi midir, Elif Şafak'ın metni yerelleştirme gayreti midir?
Romanı okumadığım için hakkında iyidir veya kötüdür şeklinde kesin hüküm veremem, zira bahsettiklerim beni rahatsız eden tamamen kişisel önyargılardan ibarettir. Yine de, yukarıya koyduğum, kitabın pazarlanmasında kullanılan fotoğraftan başlamak üzere pekçok şey var göze batan. Nihayetinde "aşk evrenseldir" iddiasıyla yola çıkarak evrensel bir hikaye anlatıyorum kılıfıyla yurtdışına mistisizm pazarlamaya çalışan bunu da eldeki yerli okurlarını kaybetmeden kıvırmayı denemiş sanki Shafak. Kendini göstermek için Avrupa kupası maçlarını kollayan, ligindeki maçlara asılmayan bununla birlikte taraftarı küstürmemek için de arada boş koşu yaparak alkış almaya çabalayan futbolcu kıvamında ki hiç haz etmem maç seçen futbolcudan da okur seçen yazardan da. Yeni model Nedim Gürsel olma yolunda koşar adım ilerliyor Shafak, yolu açık olsun.

2 yorum:

  1. Sanmıyorum ki Mevlana temasında yoğunlaşan bol Sufi/tasavvuf/ilahi aşk soslu bir hikayeyle "gavur"ları hedef alsın sadece. Bostonlu bir ev hanımı ile İstanbullu - ev hanımını geçtim - bir üniversite öğrencisine, Mevlana'nın çağrıştırdıkları arasında ne gibi anlamlı farklar vardır? Bana kalırsa pek de yok. Belki tek anlamlı fark; Bostonlu ev hanımının Mevlana'dansa Rumi demesi olur. Yoksa bilgi düzeyi, bu düzeyle amaçlanan "gizem"e vakıf olma hissi, kendini mistifiye etme ve aydınlanma sanrıları/arayışları bakımından bir fark göremiyorum. Hem ayrıca Türk gençlerinin odalarını Kızılderileri tütsüleri ve duvarlarını da anomim Kızılderili erenlerin özdeyişleri süslüyor da Amerikalınınkini niye Rum kokuları ve abdal vecizeleri doldurmasın?[Hey man! That's the rule of the global consumer society!] Kaldı ki Mevlana da anonim Kızılderili erenleri nokta-i nazarından "tüketilmiyor" mu Türkiye'de zaten? Bu tüketim çarkını paraya tahvil edenler olur ve olacaktır; Elif Shafak bunu yapıyor diye hor görmeyesin. O zaten en başından beri bunu yapmıyor muydu?

    YanıtlaSil
  2. yazdıklarına katılıyorum. özellikle 'aşk' ın sunuluşu ve pazarlanması üzerine nihat genç de paralel şeyler yazmıştı..

    http://www.nihat-genc.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&op=viewarticle&artid=58

    ...
    Yine de çok çok çok satan Elif Şafak’a buradan sesleniyorum, istediği şehirde, istediği fuarda, istediği kadar reklam yapması serbest, istediği kadar cemaatin kalabalıklarını taşıması serbest, gelsin, benim imza attığım yerin karşısına otursun, bakalım, kim daha çok okunuyor, satılıyor, kuyruk oluşturuyor.. Şu pazarlama canavarlarının çok satıyor çok okunuyor yalanını da sınamış test etmiş oluruz..
    Bir de şöyle bir laf vardı, 90’lı yıllarda bunları eleştirdiğimizde ‘kıskanıyorsunuz’ derlerdi, biz de bu lafla baş edemez sesimizi çıkartamazdık, ama bugün ‘kıskanan’ onlar, reklamsız ideolojisiz güçsüz cemaatsiz sadece kelimelerle kurduğumuz yalın bağımsız yazarlığımızı rüyalarında göremezler, dedeleri de görmedi torunları da göremeyecek.
    ...

    YanıtlaSil