16 Haziran 2010 Çarşamba

Dunya Kupasi Hatiralari 23 Kisilik Takim Kadrosu - Defans

Yazmayi engelleyecek uzvi problemlerle baslayip izlenen maclarin caldigi zaman ve enerjiyle percinlenen blog suskunluguna bir son verme ve basladigim isi hizla bitirme vakti. Zihnin hizla calismasi neticesinde hafizanin emek gerektiren derinliklerden degil yuzeyinden cikabilir ve bu nedenle pek harc-i alem olabilir adini anacagim isimler; lakin gonul mevcut kupadan bahsetmek isterken tutmayin kucuk enisteyi.

1) Fabio Cannavaro (1973): Italya'ya Dunya Kupasi'ni kazandirdigi sene FIFA Yilin Futbolcusu odulunu almasi ve bu odulu tarihte kazanan yegane defans oyuncusu olmasi baslibasina ozetliyor zaten savunmamdaki ikiliden birinin neden Cannavaro oldugunu. 98 Fransa'da vardi, hatta ceyrek finalde kafasi yarilmasina ragmen devam etmis, Fransa karsisinda Italya'nin maci 0-0'a baglamasina yardim etmisti. 2002'de yine oradaydi, ekurisi Nesta sakatlaninca dumeni tek basina goturdu, saibeli bir hakem yonetimi ve Trapattoni sevimsizinin yanlislariyla erken donmek zorunda kaldi. 2006'da bu kez kaptandi. Nesta onu yine grup maclarindan sonra yalniz birakti. Materazzi yancisi ve Barzagli caylagini da idare etmek zorunda kalmasina ragmen her seyi kusursuz yapti. Kupayi Buffon ve Pirlo'nun da pek tabii destekleriyle Italya'ya kazandirdi. Yil olmus 2010, Cannavaro hala Dunya Kupasi'nda sahnesini aliyor ve takimini yonetiyor. Rezalet gecen bir sezon ve 37 yasinin bitkinligine ragmen. Dumenini Guney Afrika sonrasi Dubai'ye kirmadan, giderayak en azindan bir yari final gorecegini hala dusunuyorum.

2) Lilian Thuram (1972): Kadrodaki Parma agirligini daha da artiracak bir baska isim. Cannavaro ve Buffon ile bir zamanlar Parma'nin saadetli gunler yasamasina on ayak olup yine onlar gibi sonrasinda solugu Juventus'ta alan Lilian Thuram'in ismini, milli takimda genellikle sag bekte oynamis oldugu halde hem kendisini defansin gobeginde daha iyi hissettigini bizzat aciklamis olmasi hasebiyle hem de Cannavaro ile kuracagi muazzam ikilinin gucuyle tahtaya fasilasiz yazdim. Ceyrek finalde soka girmek uzere olan gol atma ozurlusu Fransa'yi once macta tutan ardindan da yari finale uzatan kendisiydi. Maclardan once rakip forvetler rahatsiz olsun diye vucuduna sarimsak suren vampirsavar da yine oydu. Ve hayatimda gordugum ilk kemik gozluk takan okumus futbolcu tipi de yine bu ozel futbolcuydu.

3) Marcel Desailly (1998): Gerektiginde on-libero'da da pekala oynayabilecek olmasi nedeniyle kadroma derinlik katabilecek muazzam bir oyuncu. Bir insan, Frank Lebeouf gibi 10-11 hali saha maclarinda oyunu tik tik kisa paslarla oynamak yonunde surekli telkin veren 40li yaslardaki kel amcalar gibi bir oyuncuyla ekuri olmaya tamam diyip Ronaldo, Rivaldo ve Bebeto'nun onune cikar mi? Desailly cikar ve cikti. Milan'a ilk gittigi sene, o zamanlar henuz 8 takimla oynanan ve Galatasaray'in da diger grupta yer aldigi Sampiyonlar Ligi'nde su an kime karsi oldugunu tam hatirlayamadigim macta oyle bir kafa golu atmisti ki asgari 120 cm yukselmisti. Bu rekorun yillar sonra Hakan Sukur tarafindan kirilmis olmasi Desailly icin bir talihsizlik oldu.

4) Joachim Bjorklund (1971): Aslinda sevgi ve hayranliktan ziyade korku ve tedirginlik hisleri hakimdir bende bu futbolcuya karsi. Kadromda niye var, cok da bilmiyorum; ama almazsam basima kotu bir is gelecekmis gibi hissettim. Oyle kenafir gozlu bir adamdi. Hadi, hakkini yemeyeyim, Isvec 94'te 3. olmasaydi hic aklimin ucuna bile gelmezdi ya, Brolin'ine, Ingesson'una, Dahlin'ine, Andersson'una dua etsin, hucum hattinda harcanacak bu guzel isimlerin yuzu suyu hurmetine kendisini kadroya dahil ettim. Tipki gecen Avrupa Sampiyonasi'nda sirf Trabzonspor'dan bir futbolcu olsun, onlarin gonlu kirilmasin diye Turk futbol tarihinin gelmis gecmis en yetenek yoksunu ama gol atildiginda kulubeden en hizli kosan ve gol atana sevinc gosterisi esnasinda en has yancilik yapan adami olan Tolga Zengin'i kadroya alan Fatih Terim gibi. Ulan Terim, hala ne cok tesir ediyorsun ha bana!

5) Aldair (1965): Futbolun simdiki gibi "Total Defans" olmadigi zamanlarda iyi defanslar isimleriyle maruf olurlardi. Sozgelimi bugun iyi defans yaptigini dusundugumuz takimlardan, mesela Inter'den yahut kulu henuz uzerinde Isvicre'den, sivrilen tek bir defans oyuncusu bulmak zordur, zira gelinen noktada sahada bulunan 11 kisi savunmanin musterek gorevlerini asagi yukari esit miktarda paylasir. Halbuki gecmiste pek de boyle degildi. Defans dendigi zaman mesela Aldair ismi hemen aradan siyriliverirdi. Roma'yla cosmus, Brezilya'nin 94 sampiyonlugunda partneri Marcio Santos ve onlerindeki savaskan Mauro Silva ile beraber cok buyuk rol oynamisti bu, Ghost filminde rahmetli Patrick Swayze'nin oynadigi karakteri olduren siyahi adama benzeyen adam. Pires'i, Insua'yi iki uc donem beklemis yeni nesil Galatasaray taraftari gibi eskilerden bir kusak da Aldair'i bekledi. Korolasica gelmedi, bizi Kuzmanovski'lere Feti'lere mahkum etti. Sirf su yuzden her an kadro disi kalabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder