28 Eylül 2009 Pazartesi

Bir Kulturu Temsil Edememek

Platini'nin meshur sozudur: "Bir futbol takimi bir varolus seklini, bir kulturu temsil eder." Garibim, herhalde Turkiye'den hic haberdar degildi bu lafi ettiginde. Gerci Turkiye ozelinde yapilmis benzer bir tahlil de hatirliyorum Kurthan Fisek'ten: "Galatasaray aristokrasiyi, Fenerbahce burjuvaziyi Besiktas da proleteryayi temsil eder." Sozun sarf edildigi 80'ler icin haklilik payi bulunabilir belki ama, bugun icin, Carsi grubunun tum zorlayis ve kendilerine kimlik devsirme cabalarini da hesaba katmakla birlikte, guduk kalacak bir onerme. Maalesef Turkiye'de hicbir futbol takimi herhangi bir varolus seklini ve kulturunu temsil etmiyor, edemiyor. Bunu, ister on milyonlari bulan taraftar yogunlugunun kacinilmaz heterojenligine baglayin, ister Turk futbol kamuoyunun sozde apolitik durusuyla aciklayin.

Gecen ayki Adana Demirspor-Livorno maci, solcu-sol egilimli-sol gorunumlu-solcuyum ayaklarindaki ergen kisveli taraftar grubu icinde buyuk yanki yaratmisti. Asilan Che pankartlari, israrli Lucarelli tezahuratlari, hep bir agizdan soylenen Ciao Bella'lar; Ankara Yuksel Caddesi'nde ya da herhangi bir buyuk sehrin muhtelif sokaklarinda, 15-25 yas arasi kimlik buhranindaki genc kizlar ve erkeklerin, defterlerinin arasinda saklamak ya da odalarinin duvarlarina, yanlarina muhakkak ilistirilecek birkac Kizilderili ereni resmiyle beraber asilacak Deniz Gezmis, Yusuf Aslan, Huseyin Inan, Nazim Hikmet posterleri ve kartpostallari derinsizliginden ote degildi benim nazarimda. Niyetin iyiligi kotulugu mevzubahis degil. Hatta bu denli buyuk bir kitlenin ucundan kiyisindan bu tur degerler hakkinda kirinti da olsa bilgi sahibi olmasi guzel. Ama derinlik, o bilginin kendisinde degil, o bilgiyle ne yapilacaginda, o bilginin neye donustureleceginde degil midir?

Konuyu daha fazla dallandirip budaklandirmadan mevzuya geleyim: Diyarbakirspor, bu ulkenin hemen her stadinda ayni gerzekce,"Kahrolsun PKK" tezahuratiyla karsilaniyor yillardir. Buna, o cok solcu gecinen, Barcelona'nin irkciliga maruz kalmis siyahi futbolcularina sempatilerini ifade etmekten cekinmeyen Carsi Grubu'nun hukum surdugu Inonu Stadi da dahil! Bunun son ornegi cumartesi aksami Bursa Ataturk Stadi'nda yasandi. Diyarbakirspor'un deplasmanlarda boyle karsilanmasi artik o denli kaniksanmis ki, neredeyse bu kotu muamele haber nitelegini kaybedecek. Zaten haber olan tezahuratlarin kendisi olamiyor. Ancak yabanci maddeler atilir, yoneticiler arasi munakasa seviyesine cikacak kadar olaylar gelisirse Diyarbakirspor'un maruz kaldigi hareketler kamuoyuyla paylasilabiliyor.

Isin traji-komik olan tarafi su ki, Diyarbakirspor boyle bir muameleyi kelimenin iki anlamiyla da hak etmiyor! Birincisi, malum, Diyarbakirspor'u ve dahi tum Kurtleri terorist bir orgut ile esdeger kilmanin kendisi anlamsiz. Ikincisi ve bence daha onemlisi, Diyarbakirspor hangi Kurt kimligini ve kulturunu sahipleniyor ki bu tarz bir kabul buluyor?

Su an Diyarbakirspor kadrosunda bolge dogumlu iki oyuncu var - eger Irakli Basim Abbas'i saymazsak-, ki bir tanesi benim de oyununu cok begendigim Baris Atas. Kulup, yalnizca bugun degil daha oncesinde de nev-i sahsina munhasir bir kulup kimligi ve kadrosu olusturmak konusunda gonulsuzdu. Diyarbakirspor'dan bir Athletic de Bilbao yaratilamaz miydi; galiba kimsenin, ne Diyarbakirspor cevresinde toplanmis rantcilarin ne de apolitik oldugu iddia edilen ama dibine kadar Turkiye muhafazakar-mutedeyyin-milliyetci vasati tarafindan domine edilen Turk futbol kamuoyunun isine gelirdi. Bu nedenle, Diyarbakirspor, 2001 yilinda, derin-gorunur resmi ideoloji ve devletin kollari altina girip, turlu saibeler ve ahlaksizliklarla Turkiye Super Ligi'ne cikarak, olmayan degerlerini de bir daha geri donusu mumkun kilmazcasina yikti gecti.

Bakmayin Diyarbakirspor-Fenerbahce macinda cikan olaylarin kamuoyuna siyasi bir icerik altinda sunulmaya calisilmasina. Nasil ki Diyarbakirspor bir rant kulturunun esiriyse, olaylari cikaran taraftarlar da baska ve daha kucuk capta bir rant kulturunun esiri. Keske hakikaten de siyasi ve ideolojik bir boyutu olabilseydi.

Stadyumlara toplanan yiginlar devrime ikna olunabilseydi bu ulkede devrimin gerceklestirilmis olacagi hep soylenegelir durur. Ne ki, stadyumdakiler de Turkiye'nin aynasi ve aynisi iste. Futboldan ve stadyumlardan, Turkiye'nin hayri icin bir seylerin gelmesi, maalesef hala Kaf Dagi'nin otesinde.



2 yorum:

  1. Yazıyı facebook'ta görsem; "mehmet likes this" yazdırırdım duvarına, o kadar çirkinleşirdim :) Şu Adana Demirspor-livorno maçı üzerine yazılanlar bana da çok garip gelmişti. Yaratılmaya çalışılan "Demiryolu işçilerinin takımı Demirspor" kimliği nedense çok sempatik göründü bazı entel futbol yorumcularına. Liverpool bugün ne kadar liman işçilerinin takımıysa, 60 yıldır demiryolu inşa edilmeyen memleketimde, Demirspor da o kadar demiryolu işçilerinin takımıdır. Ama bize de hikaye lazım di mi; her futbol ülkesinde bir dünya enterasan hikaye varken, bize de biraz şehir efsanesi gerek. Elleşmeyelim derim ben.

    YanıtlaSil
  2. Demirspor efsanesi de sanki biraz Livorno geliyor diye hatirlanan, hatta hatirlanmaktan ote bir anda icat edilen bir seymis gibi oldu. Gerci simdi Adana'daki vaziyete cok asina olmadigimizdan, bir A.Demirsporlu cikagelip bize laflar hazirlayabilir, o yuzden biraz mutevazi konusalim derim ben :) Blogun cok okunurlugu yok diye saga sola skmaya gerek yok Kuru, alirlar valla donumuzu sonra

    YanıtlaSil