25 Eylül 2009 Cuma

Kardelen Mahsun

Toz bezi'nin zamanla olan cimri iliskisi bende olmadigindan iki saatimi Mahsun'a sarf etmistim. Zaten bu iki saatleri, ucleri besleri yedileri kirklari su fani hayatimda kimler, neler icin har vurup harman savurdugumun BBG Eray tadinda cetelesini tutsam, cikar bizim binanin catisina, kendimi asagi birakirim beyhude gecen omrum gozlerimin onunde. Neyse. Filme doneyim.

Filmin bir yerlerinde bir berfin (kardelen) hikayesi geciyordu. Bu gunese asik ama, ah min el-ask, gunes yuzunden olen cicegin ne denli cesur oldugundan dem vurulurak. Filmin adindan Mahsun Kirmizigul'un olasi iddialari ve belli basli metaforlari uzerine spekulasyon yapilabilir: 1) Mahsun bir berfindir. 2) Turkiye bir gunestir. 3) Mahsun Turkiye'ye asiktir. 4)Lakin Turkiye'nin kuru kuru bir asigi degildir. Gordugu bozukluklari beyazperdeye tasiyarak milyonlari bu mevzulardan haberdar edecek ve bu sebeple "devlet"i ve "ulke"siyle papaz olmayi goze alabilecek kadar cesurdur. Bunlara bir besinci olarak da su eklenebilir: "Gunesi gordum" diyebilmesinin de gosterdigi uzere bu kardelen olmemis, bilakis korunmus, kollanmis, ihya edilmistir!
Mahsun Kirmizigul'un, bu filmi 90'larin sonunda degil de 2008'de yapabilmesi, cesareti uzerine zaten epey bir fikir veriyor de asil bende merak uyandiran soru su: Bu filmin neresi cesur? Bu film, Hurriyet vb gazeteler ve bilumum kanaat yonlendiricisinin mesajlarindan gayri nasil bir mesaj veriyor? Genel olarak sanat eserleri ve ozel olarak filmler mesaj iletmeli mi tartismasina girmek istemedigim gibi mesajlarin ortuk iletilmesi ile kor goze parmak iletilmesi arasinda estetik farklar var midir, varsa nelerdir ve ne derece onemlidir gibi tali alanlar da derdim degil su an. Cunku film bastan asaga mesaj oldugu icin, mesajlarin nasil kullanildigindan ziyade mesajlarin kendisinin ne olduguyla ilgilenmek daha manali geliyor bana.

Toz bezi, Mahsun'un "Alem Buysa Kral Cimbom"la cikisini yaptigini soyluyor. Dogrudur ama o sarkiyla birlikte "Hepimiz Kardesiz"e de selam durmak gerekir. Iste film, "Hepimiz Kardesiz" sarkisinin uzun metrajli klibi gibi: Silahlar sussa, kardesler birbirini oldurmese, analarin gozyaslari dinse kabilinden temenniler pesi sira diziliyor. Meseleyi, reelpolitigin cirkin hesaplariyla bezemeden boylesi insancil bir nokta uzerinden kavramak gayet hos hos olmasina da, hepsi bu mu yahu? Guneydogu'da yasanmislar ve yasananlar uzerine malumatimiz cok sarih degil. Ama yakilan koyler, acilmis olum kuyulari, faili mechuller, halki korkutmak icin attirilan bombalar, ateslenen fuzeler yeni yeni gundeme geliyor. Bu yeni gundemin bir yan urunu olarak degerlendirebildigim filmde ise katiyetle boyle bir devlet teroru noktasina parmak basilmiyor. Bilakis devlet iyi, hos; devlet dost ve kardes. Koyu bosaltmalarini istiyor sakinlerinden ama bir sor, neden diye? Degil mi?

Simdi o nedenle bu "yumusak" film, Turkiye panoramasi sundugu ve bu sundugu resim, iktidarin ya da genel kamuoyunun nabzina layik bir serbet oldugu icin, filmin ve yonetmenin elinden bir "invisible hand" tutuyor goturuyor. O nedenle oscar aday adayi olmasi hicbir sekilde beni sasirtmadigi gibi, oscari aldigi gun de sasirmayacagim. Ama kabul konusmasinda, odulunu yalniz ve guzel ulkesine degil; "birbirimize en cok ihtiyac duydugumuz su gunlerde, aramiza nifak tohumlari atmaya calisan tum dis ve ic mihraklara inat, birbirine kenetlenmis, Laziyla, Kurduyle, Cerkeziyle, Abhaziyla hep bir olmus yuce Turk milleti"ne adayacagini gorunce televizyonu kapatacagim


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder