![](http://3.bp.blogspot.com/_wUaYy4BnB7Q/SsMm-Dy5TLI/AAAAAAAAARA/rHeN93Oivgw/s320/2009-03-07_yuzme446.jpg)
Basketbol federasyonu adına, Doğan Hakyemez bağlandı ntv'ye: "Abdi ipekçi'de yüzme şampiyonasının yapılması mümkün değil. Dolayısıyla bu organizasyonu yetiştirmeleri imkansız" dedi. Sonra 2010 dünya şampiyonası için gereken salonların yapımının sürdüğünü, onların ucu ucuna yetişeceğini söyledi.
Peki 2010 basketbol dünya şapmpiyonasının Türkiye'de yapılacağı 2004'de belli oldu. -Dikkat 5 yıl önce- Şampiyonanın yapılacağı 4 şehirden biri olan Antalya'da organizasyon için yeterli çalışma yapılmadığından bu şehir organizasyondan çıkarılarak Kayseri iki ay önce organizasyona dahil edildi. -dikkat 6 yıl önce planlaması yapılan organizasyona 1 yıl kala yapılan değişikliğin büyüklüğüne bakar mısın- Dream Team geliyor, Arjantin geliyor, İspanya geliyor, biz adamları hangi şehre yollayacağımıza daha karar veremedik. Salonlarda hazırlık maçı bile oynanmadan, Dünya şampiyonası oynanacak.
Peki bu organizasyonların altından kalkabilir miyiz? Tabii ki :) 2010 Dünya basketbol şampiyonası da iyi kötü yapılır, 70 gün sonra yapılacak avrupa yüzme şampiyonası da. Hatta aynı organizasyon komitesi aynı tembellikle 3 yıl oturur, 2012 Dünya yüzme şampiyonası hazırlıklarını yine son ay tamamlar. 2001'de Avrupa basketbol şampiyonası için hazırlıklar da ucu ucuna yetişmedi mi? 2005'de şampiyonlar ligi finaline 1 hafta kala, yol makinaları stadın çevresinde çalışmıyor muydu? Kıçı kırık Eurovision organizasyonunda bile Abdi İpekçi'yi hazırlamak için son günü beklemedik mi? Peki biraz özele inelim, öğrencilik hayatımız boyunca sınava son gece çalışmadık mı? Dönem projelerini, bütün dönem yatıp, son 3 günde sinir buhranları içinde tembelliğimize küfrederek karalamadık mı? Günü belli işleri, son iki gün fazla mesaiye kalarak götün götün yetiştirmedik mi? Bir haftam daha olsaydı daha iyi olabilirdi demedik mi? Her tecrübeden sonra, bir dahaki sefere daha planlı programlı olacak herşey, son güne bırakmayacağım deyip yine o son gün stresini yaşamadık mı?
Öyle genetik-ırsi gibi açıklama çok basit görünüyor, kültürel-sosyolojik bir durum önermesi de hiçbir zaman kafama yatmamıştır. Hiç mi birşey öğrenmez bu vatandaş, tecrübelerinden di mi? Ancak, bu coğrafya da yaşayan insanların, malum bölgedeki yumurtanın yarattığı baskıyı çok sevdikleri ve bu heyecandan vazgeçemedikleri bir gerçek. İskoç bilim adamları, yumurtanın uyardığı sinirler ile, bu sırada beynin ön korteksinde oluşan baskı sonucu hipotalamustan salgılanan hormon arasındaki korolasyonu bulsa da memleketimin şu sorununu çözseler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder