14 Mart 2009 Cumartesi

Şampiyonluk kaybetmek bazen bir sanattır

Her sezon sonunda "şampiyonluğun hikayesi" vb isimlerle bir yazı döşenilir ve bu yazılar çoğu zaman birbirine benzer. Ancak anlatacağım şampiyonluğu kaybetme hikayesinin Türk futbol tarihinde bir benzeri daha var mıdır emin değilim? Zira son haftaya 6 puan önde giren bir takımın şampiyonluğu kaybettiğini hiç duymadım.



Sözlü tarih yaklaşımının metodolojik sorunlarını tedirgine'ye bırakıp, figüranlarından bir olduğum hikayeyi birinci ağızdan buraya aktarıyorum. Başka bir kaynaktan doğrulama işini de spor tarihçilerine bırakıyorum.





1991-92 sezonu, 3 lig 6. grupta yaşanıyor şampiyonluk mücadelesi. Turgutluspor'umuz sezonun sondan bir önceki haftasına, 33. haftaya, takipçisi Kütahyaspor'un 4 puan önünde giriyor. 33. hafta maçını da içeride ligin orta sıradaki takımlarından Soma Linyitsporla oynayacağı düşünülürse, klişe tabirle "şampiyon gibi". Stat tıklım tıklım. Tıklım tıklım dediğim zaten kapasite 4000 kişi (2000'i kapalı-2000'i açık:) Soma'yı 2-0 mağlup edip şampiyonluğumuzu ilan ediyoruz. Kütahya da zaten Tavşanlı Linyitspor'la berabere kalmış; aradaki puan farkı 6 puana çıkmış. Statta sembolik kupayla şampiyonluk turu atılıyor, bu da kesmiyor kasabamızın tek büyük bulvarında arabalar, insanlar şampiyonluk turuna çıkıyor. Boru değil, kasabamızın futbol takımının ilk ciddi başarısı bu. Her tarafa kırmızı-siyah bayraklar çekiliyor falan.


Son hafta maçımız deplasmanda yine ligin sıradan takımlarından Tarişspor'la. Maça gidenlerin anlattığı kadarıyla; stada bu sefer gerçek kupa geliyor. Tribünlerin hemen hemen tamamı otobüslerle İzmir'e giden Turgutluspor taraftarlarının. Takım bu havada, son derece lakayıt biçimde çıktığı maçı 3-1 kaybediyor. Kupayı kaldıran futbolcuların otobüsü önde, taraftarları taşıyan otobüsler, otomobiller arkada kasabaya giriyorlar. İlçeye girişte davul-zurnayla karşılanıyorlar.



Ertesi gün, öğleden sonra okula gidiyorum (ilkokul 3.sınıftayım öğlenciyim -ilkokulda sabahcı olmayı her zaman daha çok sevmiştim, ne malmışım:) Pazartesi sabahı, haber kasabaya bomba gibi düşüyor. Birkaç saat içinde ilkokul sıralarındaki çocuklara -yani bize- kadar ulaşıyor bu felaket haberi. Bir hafta önceki Soma Linyitspor maçında Turgutluspor'da sarı kart cezalısı bir futbolcu oynadığı için o maçta Turgutluspor'un 3-0 hükmen mağlup sayıldığı ve 3 puanının silindiğini öğreniyoruz.Son hafta maçını da kaybeden takım, bir anda Kütahyasporla aynı puana geliyor. Puan cetvelinde bizden daha iyi averajı olan Kütahyaspor'un yeni şampiyon olduğu haberi bütün kasabayı şok ediyor. Şu durumda gülünür mü, ağlanır mı, öfkelenilir mi siz karar verin. Bayraklar hemen toplanıyor, herkes pısss.


Kulüp tarihine böylece şampiyonluktan önce bir "şampiyon gibi"lik etiketi yapışıyor. Ertesi sene o hırsla 13 puan fark atıp şampiyon oluyoruz, tek derdimiz de Kütahyasporla tekrar karşılaşmak ama federasyon bu iki takımı farklı gruplara koyuyor.


Yine de kazanılan şampiyonluk ve şampiyonluk kutlamaları hakkında hiçbir şey hatırlamıyorum. Travmatik şekilde kaybedilen bu şampiyonluk sonrası kendimi futbola adadım. Bir süre piskolojik destek aldıktan sonra macaristan, polonya ve ukrayna liglerini takip etmeyi bıraktım ancak ruhumda açılan bu derin yarayı kapatmak mümkün olmadı, hala ve inatla avrupa'nın büyük liglerini takip etmeye çalışıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder