25 Mart 2009 Çarşamba

Tatil Kitabı


"Taşralılık ve taşranın halleri" bazen ziyadesiyle içimi sıkan, zorlama bir entelektüellik hissi yaşattıran bir tema olsa da; içinde barındırdığı potansiyel hikaye enerjisinin yüksekliği sebebiyle sesimi çok yükseltemem kendisine. Son dönem Türk sinemasının da, malum, favori mevzularından biri. Nuri Bilge Ceylan filmografisinin neredeyse tamamı, Semih Kaplanoğlu'nun "Yumurta"sı (ve henüz izlememiş olsam da muhtemelen "Süt"ü), Reha Erdem'in "5 Vakit"i, Ahmet Uluçay'ın "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak"ı, Çağan Irmak'ın "Babam ve Oğlum"u ilk akla gelenler. [Ümit İnal'ın "Gölgesizler"i de, Toptaş'ın romanını anımsadığımda bu meselelerin etrafında dönmesini umduğum bir film; ama toz bezi'nin yazısını hatırlayınca umduğumu bulamayacağım galiba.]

Taşranın sekmez bir şekilde durağanlık, sıkıntı, kasvet, atalet, bulantı, kaçış, çıkışsızlık, yabancılık, yabansılıkla özdeşleştirilmesine itirazım var esasında. Yukarıda değindiğim zorlama entelektüellik yapıştırması tam da burada zuhur ediyor. Kabına sığamama ve bunun yarattığı sıkıntı, taşranın birey üzerindeki genel etkisi mi yoksa taşra geçmişine sahip bu yönetmen/senaristlerin kendi üzerlerindeki sınırlı etki mi; ayrımı iyi çizmek lazım sanki. Çağan Irmak gibi büyük laflar "kör gözüm parmağına" düsturunca sarf edilince, yahut Nuri Bilge Ceylan ya da Semih Kaplanoğlu gibi minimal hikaye örgüsünün arkasına saklanıp benzer büyük ve görkemli laflar ortaya atılınca rahatsız oluyorum. Sineği sıkıp yağı çıkarılsın çıkarılmasına da, sinek o kadar yağ verecek mi bakalım?

Seyfi Teoman'ın, bu tür içinde telakki edilebilecek "Tatil Kitabı"na, Barış Bıçakçı ismi üzerinden ulaştım, yalanım olmasın. Son dönemde okumaktan en çok mutlu olduğum kitapların yazarı kendisi. Ufak hikayeleri, Ankara'nın taşralılığını merkeze alarak, büyük laflardan ve imalardan imtina ederek, büyük bir tutumluluk ve dinginlikle sıralıyor peşi sıra. Söz gelimi, kendini değersiz hisseden bir karakterinden bahsederken "Bakkala gidip gelirken yakalanır insan belki de bu duyguya; bir Çiftlik yoğurdu iki ekmek, bir paket Maltepe alırken..." diyiveriyor; bir başkasına "suçlanmaktan korkar gibi yemek yediriyor", arkadaşlığın "her şeyi oyuna dönüştürebildiği" için güzel olduğunu söylüyor, kendisinden okumak için kitap önermesini istediklerinde içi sıkılıyor, bunu istediklerinde "kalbini de istediklerini" sanıyor. Elhasıl güzel yazıyor.

"Tatil Kitabı", senaryosuna Barış Bıçakçı'nın katkıda bulunduğu ve bunun da her karesinde hissedildiği bir film. Okulların yaz tatiline girdiği günle başlayıp yeni dönemin başladığı günle biten, Silifke'nin taşralılığını kendisine mesken edinen, basit hikayeler ve altı ısrarla çizilmeksizin hoşça değinilen harc-ı alem dertler (kıskançlık, ergenlik, çocukluk, büyüme sancıları vs), Taner Birsel'e eşlik eden amatör/yarı-amatör oyuncularla kotarılmış, sakin, eli-yüzü düzgün bir film. Yönetmeni Seyfi Teoman'ı bir yere not ediyor, yeni çektiği ve yakında gösterime girecek olan, Barış Bıçakçı'nın "Bizim Büyğk Çaresizliğimiz" romanının uyarlaması olan filmini de , evet klişe olacak ama, merakla bekliyoruz.

2 yorum:

  1. evet, kalbini vermek gibi, ama ben barış bıçakçı'yı tavsiye ettim durdum herkese. son aldığım bütün hediye kitaplar barış bıçakçı kitapları. tatil kitabı'nı da izleyemedim gitti, izlicem işallah.
    aman da ne kadar entel olduumu bilirsin tunç; bir ara mesele'ye bi bıçakçı yazısı yazmaya gayret etmiştim, hakkını veremediğimi hissedince kenara koydum kaldı. ama bir paragrafçığını paylaşmama müsade olursa, şöyleydi:

    Bıçakçı’nın öyküleri işte en çok bunlarla, büyümek için kaybetmek zorunda olduklarımız ve yetişkin hayatımızın ortasında duran boşluklarla ilgili. Ancak yine de hazin öyküler değil bunlar. Aksine; kayıpları yenilenmenin ve olgunlaşmanın habercisi olarak ele alan anlatılar. Kısacık süreçlerde yaşanan dönüşümleri aktaran, kısacık öyküler. Bu nedenle de, açıkuçlu ve ferahlatıcılar. Yaşanandaki hüznü bir kenara bırakıverip, iyimserlikle önümüzdeki maçlara bakan, hem ağırbaşlı hem de oyunbaz öyküler.

    YanıtlaSil
  2. ben de bir üç-dört aydır aynı şekilde barış bıçakçı okuyun diyip duruyorum okuyacak bir şeyler önerilmesini isteyenlere. allah kendisinden razı olsun ki bizi bir zulümden kurtarıyor :)
    al sana linkle geleyim, belki filmi izlemek istersin: http://diziizle.net/index.php?kategori=Sinema&id=1942

    bloglarda vakit öldüreceğine oturup yazsan şimdiye hbk külliyatın olurdu be tankut, ah tembellik ah! neyse kısmfet hep bu işler.

    YanıtlaSil